SEYYİD HACI AHMET BABA Hz
Seyyid Hacı Ahmet Baba 1792 tarihinde Van da dünyaya gelir. İlk eğitimini ve terbiyesini babası Yusuf-u Naili Hazretlerinin dergâhında ikmal eder. Henüz buluğa erdiği yıllarda istikbalini tayin eden bir sahih rüya görür. Rüyasında Pasin istikametinde parmak parmak dağlarla çevrili köy içerisinde büyükçe bir çınar ağacının altında oturmaktadır. Ağacın dallarına kuşlar konmuş ötüşmektedirler. Babası Yusuf-u Naili Hazretleri rüyadan beklenen mesajı almış ve demiş ki. Oğlum rüyanda sana gösterilen o çınar ağacının kökü Hz. Rasulullahtır. Dalları biz evlatlarıyız. Dallarına konup ötüşen kuşlar ise bize intisap edinen müritlerdir. Ötüşmeleri Hakkı zikretmeleridir. Sen o mekânı bulup orada İslâm’a hizmet için, insanları yetiştirmekle görevlisin. Böylece baba ocağından ayrılan Seyyid Hacı Ahmet Baba İstanbul istikametine doğru yola çıkar. İstanbul Üsküdar daki Aziz Mahmut Hüdayî dergâhında meşveretle iştigal eder. Dergâhın o günkü şeyhi Mehmet Ruşen Hilmi Hazretleri Nakibul eşraflar aracılığı ile imparator hudutları içerisinde bulunan Hicaz beldesindeki han, hamam ve vakıflardan ücretsiz istifade etmeleri için devrin padişahı Abdülhamit Handan onaylı bir belge alır. Hacc kafilelerindeki deve kervanları ile 6 ay gidiş 6 ay dönüş olmak üzere bir yıllık zaman diliminde Hacc ibadetlerini yerine getirirler. Tekrar İstanbul’a dönüldüğünde Padişah Hacı Ahmet Baba’nın da seyit neslinden olan Nakibul eşraflar ile sarayda kalmasını istemektedir. Hacı Ahmet Baba kendisine manen sahih rüya yolu ile işaret edilen dergâhını Erzurum Pasinler’e bağlı Sanamer köyünde kurmak üzere müsaade alır ve Urfa Halilürrahman da ve Bitlis Muhammedi Küfrevi Hazretlerinin dergâhlarında meşveret ettikten sonra Sanamer’e ( Bugün kendi adı ile şereflenen Hacıahmet ) Köyüne yerleşir. Kendine sır olan 120 yıllık ömrünü tasavvufi bir iklimde 1912 yılında bahse konu köyde tamamlar. Türbe- i şerifleri Sanamer köyündedir. Çağının âlimleri tarafından “Gâvs-ı âzâm”lığı hususunda ittifak edilen Seyyid Hacı Ahmed Baba’nın hayatı kerâmetlerle doludur. O dönemin meşaihi, Seyyid Hacı Ahmed Baba için “kerâmet denizi” demişlerdir. O sadece yaşadığı devrin değil sonraki devirlerin de aranılan mânevî şahsiyeti olmuştur. Sağlığında olduğu gibi vefatının ardından da hala feyzinin gönüllerden ve isminin dillerden düşmeyişi bunun ispatıdır.