Skip to content Skip to footer

Zikir Nedir

ZİKİR

Zikir Anma, düşünme, hatırlama. Allah (CC)’ ı dil ve kalb ile anma. Belli duaları belli zamanlarda, belli sayı ve şekillerde okumakdır.

ZİKRULLAH HAKKINDA AYETİ CELİLELER

1- Bunlar, Allah’a iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle huzura kavuşanlardır.İyice bilin ki ancak Allah’ı zikretmekle kalpler yatışır ve huzur bulur. (Ra’d 27, 28

2- Muhakkak ki,Allah’ı zikretmek her şeyden daha büyüktür. (El-Ankebut 45)

3- Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar varya Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. (Ahzab 35)

4- Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret nede bir alışveriş, Allah’ı zikretmekten kendilerini alıkoymaz. (Nur 37)

5- Gerçekten Allah’ı, Ahiret günüaü arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenler için,size Allah’ın Resulünde(takip edeceğiniz) pek güzel örnek vardır. (Ahzab 21)

6- Ey iman edenler, Allah’ı çok zikredin, O’nu sabah ve akşam tesbih edin, yüceltin. (Ahzab 41)

7- O halde yazıklar olsun o Allah’ın zikrini terk eden kalpleri katılara..Onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler. (Zümer 22)

8- Allah’ın zikrini kim umursamazsa, ona bir şeytanı musallat ederiz de, artık o, ondan hiç ayrılmayan bir arkadaş olur.(Zuhruf 36)

9-Akıl sahipleri o kimselerdir ki, ayakta iken, otururken ve yatarken (daima) Allah’ı zikrederler;
göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve şöyle derler:”Ey Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın. Sen batıl şey yaratmadan münezzehsin. Artık bizi cehennem ateşinden koru. (Al-i İmran l9l)

l0- (O korkulu zamanda) Namazı kılıp bitirdikten sonra ayakta iken,otururken,yanlarınızın üstüne
yatarken hep Allah’ı zikredin.(Nisa l03)

11-İman edenlere vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah’ın zikriyle titremesin. (Hadid 16)

12-Sabah ve akşam içinden yalvararak ve korkarak yüksek olmayan hafif bir sesle Allah’ı zikret. Gafillerden olma. (Araf 205)

13-Gerçek müminler o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri korkarak ürperir, onlara Allah’ ın ayetleri okunduğu zaman imanlarını artırır ve onlar, yalnız Rablerine tevekkül ederler. (Enfal 2)

14-Rabbini de çok zikret ve sabah akşam tesbih et. (Al-i İmran 41)

15-O münafıklar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az hatıra getirip zikrederler.(Nisa 142)

16-Muhakkak şeytan, şarapta ve kumarda, aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah’ı zikretmek ve namaz kılmaktan alıkoymak ister.
Artık siz bunlardan sakınmaz mısınız? (Maide 91)

17-Şeytan onları hükmü altına almış ve Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte bunlar, şeytanın taraftarıdırlar.(Mücadele 19)

18-Namazı kıldıktan sonra, yeryüzüne dağılında Allah’ın fazlından rızık arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.( Cuma 10)

19-Ey iman edenler,sizi ne mallarınız, ne çocuklarınız, Alllah’ ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
(Münafıkin 9)

20-Rabının ismini zikret, her şeyden kesilerek O’na yönel ( Müzzemmil 8)

21- 0 halde siz, beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin de nankörlük yapmayın. (Bakara 152)

22- Aralattan dönüşünüzde Meşari Haramda Allah’ı zikredin.0, sizi nasıl hidayete erdirdiyse sizde 0’nu öylece zikredin .Doğrusu siz O’nun hidayetinden önce sapıklık içinde idiniz. (Bakara 198)

23- Hac ibadetinizi bitirince, cahiliyye devrinde hacdan sonra, toplanıp atalarınızı andığınız gibi hatta daha da kuvvetli bir anışla Ahlah’ı zikredin, çünkü insanların kimi: Ey Rabbimiz, bize (nasibimizi) dünyada ver der .0 kimsenin ahirette bir nasibi yoktur. (Bakara 200.201)

24-Sabah akşam Rabbını zikret. Gecenin bir kısmında da O’na secde et. Birde geceleyin uzun bir müddet 0’nu tesbih et. (İnsan 25,26)

25-Kötülüklerden temizlenen, Rabbının ismini zikreden ve namazı kılan, mutlaka kurtulacaktır. (A’la 14,15)

26-Ey Resulüm, itaatkar ve mütavazi olanları Cennetle müjdele. Bunlar o kimselerdir ki, Allah’ın ismi zikredilince kalpleri titrer. (Hac 34,35)
27-Kim de Rabbi’nin Zikrinden yüz çevirirse, Allah onu şiddeti artan bir azaba sokar. (Cin 19)

28-Unuttuğun zaman Rabbini zikret. (Kehf 24)

29-Sayılı günlerde (Teşrik günlerinde) Allah’ı zikret. (Bakara 203)

30-Mümin kullarımdan bir topluluk vardır ki, onlar; “Ey Rabbimiz, iman ettik artık bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” derlerken; Siz onları alaya aldınız. Sizin bu hareketiniz bizi zikretmeyi size unutturdu. Onlara istihza edip gülüyordunuz. (Mü’minin 109,110)

31-Muhammed Allah’ın Resulüdür .Onun beraberinde bulunanlar,kafirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları rüku ve secde eder halde Allah’dan rıza ve sevap istediklerini görürsün. Onların alametleri yüzlerindeki secde izleridir. Bu onların tevratta anlatılan vasıflarıdır. İncildeki vasıfları ise, filizini vermiş bir ekin gibidir ki, onu kuvvetlendirmiş, oda ekicilerin hoçuna gidecek şekilde kalınlaŞmış ve gövde üzerine dikilmiştir. Müminlerin böyle olmasıda, kafirleri onlara karşı öfkelendirmek içindir. Allah, onlardan, iman edip salih amel işleyenlere mağfiret ve büyük bir mükafat vadetmiştir. (Fetih 29)

ZİKRULLAH HAKKINDA HADİSİ ŞERİFLER:

1- Ebu Hureyre (r.a)den,Resulullah(sav)’in şövle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Allah (cc)’ın birtakım melekleri vardır ki, bunlar yeryüzünde dolaşıp zikir yapanları araştırırlar. Zikir yapan bir gruba rastlayınca,birbirlerine”geliniz aradığınız buradadır” diye seslenirler ve zikir yapanları göğe kadar kanatları altına alırlar. Gökyüzüne döndüklerinde Allah Teala -aslında her şeyi bildiği halde-onlara-Kullarım ne diyorlar?”diye sorar. Meleklerde O’na;

-“Seni tesbih ve tekbir ediyorlar. Sana hamd ve tazim sunuyorlar. “diye cevap verirler. Yüce Allah onlara;

-“Onlar beni gördiler mi?”diye sorar. Melekler;

-Hayır vallahi seni görmemişlerdir, diye cevap verirler. Allah Teala;

-“Ya beni görmüş olsalardı ne yaparlardı?”diye sorar. Melekler;

-Eğer seni görmüş olsalardı daha çok ibadet ederler,daha çok tazim ve tekbir ederlerdi.

-“Kullarım ne istiyorlar” diye sorar. Melekler;

-“Senden cennetini istiyorlar” diye cevap verirler.

-“Cenneti gördüler mi?” diye sorar. Melekler;
“Hayır vallahi ya Rabbi orayı görmemişlerdir.

-“Orayı görmüş olsalardı ne yaparlardı?”diye sorar. Melelekler de O’na;

-“Eğer orayı görmüş olsalardı oraya karşı daha fazla bir arzu ve özlem duyarlar,orayı daha ısrarlı bir şekilde isterlerdi”diye cevap verirler.
Allah Teala meleklere;

-“Neden bana sığınıyorlar “diye sorar. Melekler;

-“Cehennemden sana sığınıyorlar” diye cevap verirler. Allah Teala ;

-“Onlar cehennemi gördüler mi?”diye sorar. Melekler;

-“Hayır vallahi görmemişlerdir”diye cevap verir.
Allah Teala onlara;

-“Ya cehennemi görselerdi ne yaparlardı?” diye sorar. Melekler;
-“Eğer orayı görmüş olsalardı ondan daha şiddetli kaçar,daha çok korkarlardı”diye cevap verir Bunun üzerine Allah Teala:

” Şahit olunuz ki onları affettim” buyurur.
Meleklerden biri;

-“Onlar arasında falanca kimse var ki, o aslında onlardan değildir.
Şahsi bir amaç için onların arasına katılmıştır”der. Allah Teala o meleğe;

-“Onlar öyle bir gruptur ki,onların arkadaşı kendilerine ihanet etmez” buyurur. Buhari ve Müslim

2-Ebu Hureyre (RA)’den, Resulullahın (SAV)’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

” Müferridler öne geçti (amacına ulaştı) “kendisine” ya Resulallah müferridler kimlerdir?”diye sorduklarında;
“Allah’ı çok zikreden erkek ve kadınlardır”buyurmuşlardır. Müslim

3-Ebu Said el-Hudri (RA)’den rivayet edilmiştir. O’da Hz.Muaviye(RA)’den rivayet etmiştir.
Resulullah(SAV) efendimiz bir gün mescidi saadette halka kurup zikir yapan bir grup sahabeye rastladı.
Onlara;
-“Niçin oturuyorsunuz?” diye sordular. Ashab;
-“Oturduk Allah’ı zikrediyoruz, bizi islama ilettiğinden ve islamla bize ihsan buyurduğundan O’na hamd ediyoruz”dediler.
Resulullah (SAV)efendimiz şöyle buyurdu:
-“Ancak bu iş için oturdugunuza yemin edermisiniz? dikkat edin,ben sizi suçlamak için size yemin verdirmiyorum, fakat Cibril gelip haber verdi ki, Allah sizinle meleklere karşı övünüyor.”Müslim,Tirmizi, Nesai

4-Ebu Müslim el-Eğarr (RA) diyor ki;”Ben şehadet ederim ki, Ebu Hureyre ve Ebu Said (RA) Resulullah (SAV)’ın , şöyle söylediğine şehadet ettiler. “Bir topluluk oturup Allah’ı zikrederse, onları mutlaka melekler kuşatır, Allah’ın rahmeti onları bürür, üzerlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan meleklere anlatır.
Müslim ve Tirmizi

5-Ebu Hureyre(RA)’den Resulullah(SAV)’in şöyle buyurduğu, rivayet edilmiştir.
“Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Kulum hakkımda nasıl düşünüyorsa ben öyleyim. Kulum beni zikredince ben onunla birlikteyim. Eğer o beni içinden zikrederse,bende onu içimden zikrederim. Eğer beni bir toplulukta zikrederse, bende onu daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim. O bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım, o bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” Buhari, Müslim, Tirmizi

6- Ebu Musa el-Eşari(RA)’den Resulullah (SAV)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Allah’ı zikreden kimse ile zikretmeyen kimse ölü ile diri gibidir.”Müslim

7-Ebu Musa el-Eşari (RA) anlatıyor: Resulullah (SAV) buyurdular ki;
“Allah’ın zikredildiği evlerin misali ile, içerisinde Allah’ın zikredilmediği evlerin misali,
diri ile ölünün misali gibidir.” Buhari ve Müslim
8-Resulullah (SAV) efendimiz buyurdular ki;
“Cennet bahçelerine uğradığınızda oradan otlayınız, Sahabiler; cennet bahçeleri nedir ey
Allah’ın Resulü? dediler. Resulullah(SAV) “zikir halkalarıdır” buyurdular.Tirmizi

9- Ebud Derda(RA)’den rivayet edilmiştir: Resulullah ( SAV ) efendimiz ;
“Size amellerin en hayırlısı, sizin derecenizi en çok artıracak, Melikiniz nezdinde en temiz,
sizin için altın ve gümüş bağışlamanızdan daha hayırlı, düşmanlarınızla karşılaşıp onların
boyunlarını vurmanızdan, onlar da sizin boyunlarınızı vurmalarından da hayırlı olanını haber vereyim mi?” Sahabiler;
“Evet ey Allahın Resulü” dediler. Resulullah; “Allah’ı zikretmektir” buyurdular.

Bir başka rivayette, Resulullah (SAV)’a sorulur: “Kıyamet günü Allah nezdinde en hayırlı ibadet hangisidir? “Resulullah (SAV) şu cevabı verir. “Allah’ı çok çok zikretmektir.” Hadisin ravisi Ebu Said der ki: ” Ey Allah’ın Resulü, Allah yolunda cihat etmekten de mi?” diye sordum. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: “Gazi, kılıcını kırılıncaya ve kana bulanıncaya kadar, kafirlerin ve müşriklerin boyunlarına indirse de. Allah’ı zikredenler, derece itibariyle ondan üstündür.” Muvatta, Kütüb-ü Sitte S-252

10- Muaz b. Cebel (RA) anlatıyor: “Kul, kendini Allah’ın azabından kurtarmada zikrullahtan daha müessir bir ameli işlememiştir.” Muvatta,Tirmizi,İbnu Mace

11- Abdullah b. Büsr (RA)’den şöyle rivayet edilmiştir: Adamın biri gelerek:”Ya Resulallah, İslamın hükümleri çoğaldı. Sımsıkı tutacağım bir şeyi bana bildir”dedi. Resulullah (SAV)’da “Dilin devamlı olarak Allah’ı zikretsin”buyurdu. Timizi

12- Ebu Hureyre (RA) anlatıyor:”Resulullah(SAV) buyurdular ki; “Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince,dünya semasına iner ve; “Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istiyorsa onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım” der. Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizi

13- Hz .Enes (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) efendimiz buyurdular ki; “Allah’ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam, bana İsmail’in oğullarından dört tanesini azad etmemden daha sevgili gelir. Allah’ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam dört kişi azad etmemden daha sevgili gelir. Ebu Davud

14- Hz. Enes (R:A)’den rivayet edilmiştir: “Resulullah (SAV) şöyle buyurmuştur; “Namaz, oruç ve zikir Allah yolunda infak üzere yediyüz misli katlanır.” Ebu Davud

15- Ebu Hureyre (RA)’den: Allah (CC)’ın Resulü bir Hadisi Kudsi’de şöyle buyurmuştur; “Kulum beni andıkça ve dudakları beni anmak için kıpırdadıkça ben onunla beraberim.” İbni Mace, İbni Hibban

16- Muaz b. Cebel (RA)’den: Resulullah (SAV) şöyle buyurmuşlardır; “Ademoğlu Allah’ın zikrinden daha kolayca kendisini Allah’ın azabından kurtaracak bir amel işlemiş değildir.”

Bu söz üzerine, Ashab’ı Kiram Resulullah’dan şöyle sordular: Allah yolunda cihad da mı zikir kadar faideli değildir? Resulullah (SAV): “Allah yolunda cihad da zikir kadar faideli olamaz. Ancak kılıcın paramparça oluncaya kadar düşmana çalarsan. Sonra yine kılıcın parçalanıncaya kadar düşmana çalarsan, sonra yine kılıcın parçalanıncaya kadar düşmana çalarsan.” Ibni Ebi Şeybe ve Tabarani

17- Ömer İbnul Hattab (RA)’den: Resulullah (SAV) Hadisi Kudside şöyle buyurmuştur; “Cenabı Hak beni zikrettiği için benden ihtiyacını istemeye vakit bulamayan bir kuluma benden ihtiyacını isteyenden daha fazla veririm” Buhari (Tarihinde)


( TASAVVUFİ HAKİKATLAR-AŞİKÂRE (CEHRİ) VE GİZLİ (HAFİ) ZİKİR :

Gizli olsun âşikâre olsun Allâh’ı zikrin meşruuiyetine şübhe yoktur. Nitekim, Resül-i Ekrem (SAV) efendimiz gizli ve âşikâre her iki yönü ile, zikre teşvik etmiştir. Ancak İslâm âlimlerinden bazıları, Riya korkusu olmadığı; Namaz kılan, okuyan ve uyuyan kimsenin bulunmadığı yerde bâzı delillere dayanarak aşikara zikrin efdal olduğunu söylemişlerdir. Bunlardar bazıları:

1 – Buhari’nin Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiği hadis meâlinde: Allah’u Teâlâ Ben kulumun zannı üzereyim. Beni zikrettimi ben onunla beraberim. Kendi kendine beni zikrederse bende kendi zatımda onu zikrederim. Toplum arasında arasında zikrederse ben de daha iyi bir toplum arasında onu zikrederim.. Buyurmuştur. Şüphesiz toplum arasında zikir, âşikâre olur.
2 – Beyhaki’nin Zeyd b. Eslem’den rivâyetinde, İbni Edra demiştir ki; «Bir gece Resül-i Ekrem ile gidiyorduk, mescidde bir adama uğradık yüksek sesle zikrediyordu. Ben Resulü Ekrem’e, Bu adam riyakârdır, dedim. Resül-i Ekrem (SAV): ” Hayır o temiz ve âh çeken bir insandır ” buyurdu. .
3 – Buhari’nin İbni Abbas’dan rivâyetinde, İbni Abbas (R.A)’dan Rivayetinde ; «Resül-i Ekrem zamanında farz namazların sonunda ashabın aşıkâre zikrettiklerini hatırlıyorum, sesleri hala kullaklarımda çınlıyor» dedi.
4 – Ahmed, Ebû Dâvûd ve Tirmizi’nin Sâib’den gelen rivâyetlerinde Resül-i Ekrem şöyle buyurmuştur : Cebrail bana gelerek, «Ashabına söyle, tekbirde seslerini yükseltsinler» dedi.
Hâkimin Şeddad b. Evs’den rivâyetinde diyor ki : «Bir defa biz Resül-i Ekrem’ in huzurunda bulunuyorduk. Bize : «Elinizi kaldırın ve LÂ İLAHE İLLALLAH» deyin” buyurdu. Bizler de öyle yaptık. Resül-i Ekrem : «Allâhım, sen beni bu kelimeler ile gönderdin, bunları söylememi emrettin ve bunla karşılık bana cenneti vâ’d ettin, sen ise vâ’d’ inden dönmezsin» dedi ve sonra “müjdeler olsun Allah sizi affetti” buyurdu.
Bu konu ile ilgili pek çok hadisler vardır. ALLAME SUYUTI «NETİCETÜL FİKR FİL-CEHRİ BİZ-ZİKR» adlı eserinde bunlardan yirmi beş kadarını toplamıştır. Burada «Allâh Teâlâ’ya hamdü senadan ve Resûlüne salat ve selamdan son Allah seni mükâfatlandırsın, Sufilerin camilerde zikir halkası tertip edip âşikâre ve yüksek sesle zikirlerinin mekruh olup olmadığından soruyorsun.
Cevabında derimki: Bunda asla bir kerahet yoktur. Bunun müstehap olduğunu gösteren hadisler vardır. Hadislerin bir kısmı gizli, diğer bir kısmı da âşikâre zikrin efdal olduğunu söylerler. Bu hadisleri telif şöyledir : Bu, haller ve şahıslar itibariyle değişir. Bazılarının gizli ve bazılarının âşikâr zikkirleri uygun olur. Şimdi fasıl fasıl bunları açıklayalım, dedi ve sonra da : Bu husus ile ilgili bütün hadisleri anlattı ve devamla : “Getirdiğimiz bu hadisler üzerinde düşündüğün vakit artık âşikâre zikirde bir kerahet olmadığını kolaylıkla anlarsın. Hatta âşikâre zikrin müstehap olduğıına, sarahet veya iltizam yoluyla deliller de bulabilirsin. Nitekim yukarda buna işaret ettik, buyurdu.
Bütün bu rivayetler, Resül-i Ekrem’den rivâyet edilen ” Zikrin hayırlısı gizli olanıdır.” hadisi şerifine aykırı düşer dersen, bu, tıpkı Kuran-ı Kerim’i aşikare okumayı tavsiye eden hadisler ile, gizli okumayı ve sadakayı gizli vermeyi öğütleyen hadisler arasındaki muarazaya benzer. İmam Nevevi bunlan telif ederek der ki : Riya korkusu, Namaz kılan veya uyuyan kimseye eziyyet vermek gibi hallerde gizli, böyle bir korku olmadığı , vakit âşikâre okumak efdaldir. Zîra âşikâre zikirde daha çok yorgunluk vardır. Aynı zamanda dinleyenlere de faydası dokunur. Aşikâre zikir ve kıraat, okuyanın aklını başına aldırır, kalbini uyarır da okuduğuna ve zikrine kulak verir, âşikâre zikir, uykuyu uzaklaştırır ve hevesi artırır. Nitekim zâtın biri: «Bazan âşikâr ve bazan da gizli okumak müstehaptır. Çünkü bazan gizli okumaktan insan usanır da âşikâr okumak hevesini artırır. Bunun gibi, bazan da âşikâr okumaktan yorulur da gizli okumak daha hoşuna gider, yani kişinin değişik zamanlardaki haline göre bazan âşikâr ve bazan da gizli okumak nıüstahap olur. Zikir de böyledir ve bu suretle birbirine muareze eder gibi gözüken ayrı iki rivâyeti birleştirmiş oluruz.

Şâyet, Allâh’u Teâlâ :”Rabbını içinden yalvararak ve korkarak (fakat) yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an, zikret” buyurduğuna ne dersin? dersen:
Derim ki; buna üç yönden cevap verilir :
1 – Bu âyet isra sûresindeki “Namazında çok bağırma sesini de o kadar kısma (İsra : 110) Ayetinde olduğu gibi, (bu âyet Mekke’de nazil oldu) nuzülü sırasında Resül-i Ekrem Kur’an-ı âşikâre okuyunca Mekke müşrikleri Kur’an-a ve indirene küfrediyorlardı. Onlara bu fırsatı vermemek için gizli okunması ile emrolundu. Nitekim yine onlara, Allâh’a kötü söyleme imkân ve fırsatı verilmemek için: “Allah’dan başkasını tanrı edinerek çağıranlara sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak nâdanlıkla Allah’a söverler.” (En’am : 108) âyeti celîlesiyle o zaman onların putlarına kötü söylemekten men’ edilmişlerdi. Bu yasak bu sebeblere dayanıyordu. Sonra mani zail oldu. Nitekim İbni Kesir tefsirinde buna işaret etmiştir.

2 – İkinci cevapta şöyledir : İmam Malik’in hocası Abdurrahman b. Zeyd ve İbni Cerir gibi müfessirlerden bazı zatlar, zikri gizli yapmayı emreden âyeti celîle, Kur’an okumakla da ilgilidir. Yani âşikâre Kur’an okunurken sen zikrini gizli yap, demektir ki, bu, Kur-an’a bir saygıdır. Nitekim hemen ardından nazil olan :

” Kur’an okunduğu vakit susun ve onu dinleyin” (A’raf : 204) âyeti celîlesi bunu açıkca ortaya koymaktadır. Ayeti celîlede sükût ile emrederken, tembelliğe meyletme korkusu olduğu için hemen ardından “GAFİLLERDEN OLMA” Mealinde ki, ayeti celîle nazil oldu. Yani kulak ile Kur’an-ı dinlerken kalb ile zikir bakidir.

3 – Sufiyye’nin dediği gibi emir Resül-i Ekrem’e mahsus idi. Diğerlerinin kalbi vesvese ve âdi hatıraların yeri olduğu için onlar âşikâre zikir ile memurdurlar. Zîra âşikâre zikir vesveseyi daha çok önler.

Yine derim ki, Bezzar’ın Muaz b. Cebel’den rivâyet ettiği şu hadis bıı dâvayı kuvvetleştirir. Resül-i Ekrem : Gece namazı kılanlar (Akşam, yatsı ve sabah namazları) âşikâre okusun, çünkü melekler de onunla kılar ve kıraatını dinlerler. Hatta Cinniler de aynı şekilde ona uyar ve dinlerler. Aynı zamanda âşikâre okumakla etraftaki fâsid cinler ve murd şeytanlar da dağılıp giderler.
Şâyet, Allâh’u Teâlâ :

” Rabbınıza yalvara yakına gizlice dua edin. Doğrusu Allah haddi aşanları sevmez.” (A’raf : 55) buyurmuştur.” Buna ne dersiniz? dersen.
Derim ki, buna iki şekilde cevap verilir :
1 – “Allah mu’tedinleri sevmez buyurulmaktadır. Bu “İ’TİDA”, kelimesi, âşikâr okumak anlamından ziyade, haddi tecavüz ve emrolunanı geçmek anlamında olması veya şeriatte aslı olmayan bir duayı îcad anlamında kullanılmasıdır. Buna göre burada gizlilik anlamı yoktur. Nitekim Hâkim, Mustedrek’inde sahih olarak tahric ettiği Ebû Nüâme’den gelen rivâyetinde, Abdullah b. Miğfal, Oğlunun : “Allâh’ım, senden cennetin sağ köşesinde beyaz bir köşk isterim” dediğini duyunca, oğluna demiştir ki, Resül-i Ekrem :
” Yakında ümmetim arasında öyle kimseler olacak ki, duada i’tidad edecek, yani haddi aşacaklar” buyurdu. Yani itidad, duada lıaddi aşmaktır, demek istedi ki, bu, sahâbi”lerin tefsiridir. Ashab bu gibi kelimelerden murad olan manâyı daha’ iyi bilirlerdi.
2 – İkinci cevap ta teslimdir. Yani i’tidadın âşikâr anlamında olduğunu kabul ettikten sonra deriz ki, ayeti celîle Dua ile ilgilidir, Zikir ile değil, Gizli yapılan duanın daha makbul olduğunda şüphe yoktur. Zîra icabete daha yakındır. Bunun içindir ki Allâhu Teâlâ :
“O Rabbine gizlice niyaz ettiği zaman” (Meryem : 3) buyurmuştur. Namazda istiaze, dua olduğu için o da gizli okunur. Şâyet rivâyet edildiğine göre, İbni Mes-ud Mescidde âşikâr tehlil edenleri gördüğü vakit, “sizin bu yaptığınız bid’atten başka bir şey değil” diyerek onları mescidden çıkarmıştır. Buna ne dersiniz? dersen,
Derim ki, Önce bu rivâyetin senedini ve hadis hafızlarına göre rivâyet edilip edilmediğini araştırmak lazım. Bununla beraber rivâyetin sâbit olduğu anlaşılsa da, yukarda rivâyet edilenler ile muaraza eder. Bunları karşılaştırdığımızda, o rivâyetler üstün gelir. Aynı zamanda bu rivâyetin İbni Mes’ud’dan geldiğini red eden başka rivâyet de vardır. Şöyleki : İmam Ahınet b. Hanbel “Kitab ez-Zühd” adlı eserinde, Hüseyin b. Muhammed’i Mes’udi’den, O da Amir b. Şefikten, rivâyetlerinde Vâil diyor ki : “Bunlar Abdullah b, Mes’ud’un Camilerde âşikâr zikri yasakladığını sanıyorlar, Halbuki ben Abdullalı b. Mes’ud’la nerede bulundumsa, orada zikretmiştir.” dediğini yazmıştır. Yine «ZÜHD» Adlı eserinde Ahmed’in Sabit’i Benanî’den gelen rivâyetinde,” Zikir ehli, bir çok günahları oldukları halde zikre otururlar ve sonunda üzerlerinde günahtan bir şey kalmadığı halde oradan kalkarlar” demiştir. Abdulkadir İsa-isimli kitaptan)

BÜYÜK ALLAME ŞEYH MAHMUD ALUSİ: >Ruhul Meani< (CEHRİ ZİKİR HAKKINDA)

«Sesiııi yükseltsen (de yükseltmesen de) muhakkak ki o, gizliyi de gizlinin daha gizlisini de bilir» (Tâ-Hâ : 7) âyetinin tefsirinde : Allâlıu Teâlâ böyle buyurmakla âşikâr zikir ve duadan nehy etmiştir, çünkü, diğer âyette de : “Rabbını içinden yalvararak ve korkarak, yüksek oImayan bir sesle sabah ve akşam an da gafillerden olma” (A’raf : 205) buyurmuştur. dedi.
Halbuki sen biliyorsun ki, «âşikâre zikir ve dua yasaktır,» sözü, memnü’dür. Bu iddia mutlakıyyeti üzerine olamaz, çünkü imam Nevevi’de «FETVA» kitabında; açıkça ifade ettiği gibi, Meşrû bir sakınca olmadığı vakit âşikâre zikir mendup ve belki Şâfîlerde efdaldir, demiştir. İmam Ahmed’in mezhebinden zâhîr olan da budur. İmam Malikin iki rivâvetinden biri de bunu teyid eder. Nitekim Hafız b. Hacer ve Feth-ül-Bar-i, bunu böylece nakletmişlerdir. KAZIHAN da kıraat keyfiyeti meselelerini açıklarken., Fetvâ kitabında bunu tercih etmiştir. Ayrıca «Guslimeyyit» adlı kitabında. «Yüksek sesle zikir mekrûhdur» sözü cenazenin peşinde gidenler hakkındadır. Nitekim Şafînin görüşü de budur- Yoksa mutlak anlamında mekruhtur demek değildir. Yîne Alûsî’ Diyor ki : Diğer muhakkıklara göre âyetteki “DÜNEL CEHRİ”, buyurulması, fazla bağırıp çağırmamak demektir. Yoksa, mutedil sesle ve ihtiyaç kadar bağırmak sakıncalı değildir. Oysa öte yanda yirmiden fazla gelen rivâyette çoğunlukla Resul-i Ekrem’in âşikâr zikrettiği söylenir. Ebu’z-Zübeyr den sahih olarak gelen rivâyette Abdullah b. Zübeyr demiştir ki : Resul-i Ekrem selam verdiği vakit yüksek sesle :

«LÂİLÂHE İLLALLAHU VAHDEHÜ LA ŞERİKE LEHÜ-LEHÜL-MÜLKÜ VE LEHÜ’L-HAMDÜ VE HÜVE ALÂ KÜLLİ ŞEY’İN KADİR LA HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLA BİLLAH VE LA NA’BÜDÜ İLLA İYYAHÜ, LEHÜ’N-Nİ’METÜ VE LEHÜ’L-FADLÜ» derdi,

dedikten sonra devamla, Şeyh İbrahim GÜRANİ bu meselenin tahkiki hususunda, birincisi : «NESRÜZ-ZEHRİ FİZ-ZİKRİ BİL-CEHRİ» diğeri de : “Bİ İTHAFİL-MÜNİBİL-EVVAH, Bİ FADLİL CEHRİ. Bİ ZÎKRİLLAH” Adlannda iki risâle telif etmiştir.

AŞİKARE ZİKRİN EFDALİYYETİ : > AÇIKTAN YAPILAN ZİKRİN ÜSTÜNLÜĞÜ<

Allâme Tahavi, Merakul-felah haşiyesinde şöyle der : “Zikrin gizli yapılmasının efdaliyyeti hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazıları birçok hadislere dayanarak gizli zikrin efdal olduğunu söylediler. Bu hadislerdeıı biri : “Zikirlerin hayırlısı gizli olanı, rızkın hayırlısı da kifayet edenidir” hadisidir. Aynı zamanda gizlilikte, riyadan uzaklaşmak, ihlas ve icabete kabüle yakınlık vardır, dediler. Diğer bazıları ise : ,”Hayır, âşikâre zikir efdaldir. Bunu da ifade eden pekçok hadisler vardır. Bunlardan biri, yukarda Zübeyr’in rivayet ettiği ve selamdan sonra Resül-i Ekrem’in : “LÂİLÂHE İLLALLAHU VAHDEHÜ LA ŞERİKE LEHÜ-LEHÜL-MÜLKÜ VE LEHÜ’L-HAMDÜ VE HÜVE ALÂ KÜLLİ ŞEY’İN KADİR” demesidir. Aynı zamanda Resül-i Ekrem Mescidde Kur’an okuyan kişinin sesini duyurmasını emrederdi. İbni Ömer (RA)’de Kur’an okutur ve dinlerdi. Bunlar da âşikâre okumanın üstünlüğüne delildir. Çünkü, âşikâre okumak, daha zahmetli aynı zamanda, dikkat ve düşüncede daha itinalı, başkalarına faydası dokunup gafilleri uyarmakta daha önemlidir.

Zikrin âşikâr ve gizli yapılması hususunda birbiri ile muaraza eden hadisler şöyle te’lif edilmiştir : Bu şahısların ve hallerin durumuna göre değişir. Riyâdan ve başkalarını rahatsız etmekten korkanlar için gizli zikir, böyle bir tehlike ve korkusu olmayanlar için âşikâre zikir efdaldır. Fetva kitaplarında : “Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasını men edenlerden, onların harap olmasına koşanlardan daha zalim kimdir? (Bakara : 114) âyeti celîlesinin veîdine girmemek için Camilerde yapılan âşikâr zikirlerden men’ edilmez demişlerdir. Bezzaziye’de de ifade aynidir. Şa’rânî de “Zâkirin mezkûrî, şâkirin de meşkûri zikrinde şöyle demiştir : «Selef ve halef uleması, münferiden ve toplum halinde mescidlerde zikrin müstehap olmasında ittifak etmişlerdir. Ancak, uyuyan, namaz kılanı veya okuyanı rahatsız ederse o müstesnadır.”

İBNİ ABİDİN (Rh.A)’de Meşhûr hâşiyesinde şöyle der : FETEVÂ1 HAYRİYYE ‘de der ki, Buhari ile Müslimin rivâyet ettikleri : “Beni toplumda ananı, ben daha iyi bir toplumda anarım” hadisinde, Zikrin âşikâre yapılmasının matlup olduğu anlaşılır.

Bunun karşısında zikrin gizli olması matlup olduğunu bildiren hadisler de vardır. Bunların telifi; Kur’an-ı Kerimin gizli ve âşikâre okunmasında ki telif gibidir. Yani hallerin ve şahısların durumuna göre değişir. Riya ve eziyyet korkusunda, zikrin hayırlısı gizli olanı, bunların dışında ise âşikâr olanı daha makbul olur. Çünkü o daha yorucu ve etrafa daha faydalıdır. Zâkirin kalbini uyarır, aklını başına toplar, uykusunu giderir ve neşesini artırır. Daha geniş bilgi için İbni Abidin’e müracaat et. Devamla İmami Şa’rânî’den naklen Hamevî hâşiyesinde de : “Uyuyan veya kılıp okuyanı rahatsız etmezse âşikâre zikir efdaldır.”demiştir.

DİL VE KALBİN ZİKRİ :

Merhum İmam NEVEVİ (Rh.A), zikir, hem kalb ve hem dil ile olur. En iyisi her ikisi ile olandır. Şayet yalnız birine bağlanacaksa ,kalb ile olanı daha makbuldür. Çünkü, Kalbinde kâinâtı yoktan var eden halıkın kudret ve azametini düşünür, aynı zamanda kalb ile olan zikre riya karışmaz. Bununla beraber riya korkusundan sebeb dil ile zikrî terk etmemelidir.

İ’MALUL FİKR Fİ FADLIZ ZİKR

ZİKRULLAH’IN FAZİLETİ

Bismillahirrahmanirrahim

Soru; Zikir, tesbih ve dua, belaların def’i hususunda sadaka yerine geçer mi?

ElCevab; Hadisler ve eserler(sahabe kavilleri) açıkça bunun sadakadan faziletli olduğunu gösteriyor. Belaların def’ine sebeb olmasında da şüphe yoktur. Sayılamayacak kadar çok hadiste varid olmuştur ki; hususi bazı zikirleri söyleyenler belalardan, şeytandan, zarardan, zehirlenmekten, akreb sokmasından ve her türlü hoşa gitmeyen musibetlerden korunmuş olurlar. Kitabul Ezkar’da Şeyh Muhyiddin Nevevi, Kitabud Dua’da Taberani ve Beyhaki bunları toplamışlardır. Sözü uzatmaya gerek yoktur.

“La havle ve la kuvvete illa billah demek en aşağısı fakirlik olan zarardan yetmiş babı def’ eder” şeklinde sahih olarak gelmiştir. Bir rivayette; “en aşağısı üzüntü olan…” lafzıyla gelmiştir.

Hakim sahih kaydıyla Sevban radıyallahu anh’tan merfuan tahric ediyor; “Kaderi ancak dua çevirir.”

Yine Hakim Aişe Radıyallahu anha’dan merfuan;“Duada (kazanın)nazil olmuş olanına ve olmayanına faydalar vardır. Eğer bela nazil olmamışsa onu dua karşılar ve kıyamet gününe kadar müdafaa eder.” Ve aynısını İbni Ömer Radıyallahu anh hadisinden tahric etmiştir.

Ebu Davud ve başkaları İbni Abbas Radıyallahu anh’dan merfuan;“Kim istiğfara devam ederse Allah bütün üzüntülerinden feraha kavuşturur, bütün sıkıntılarından çıkış yolu verir ve ummadığı yerden rızıklandırır.”

İbni Ebi Şeybe, Süveyd Bin Cemiyl radıyallahu anh’dan tahric ediyor;

“Kim ikindi’den sonra “La ilahe illallahu lehul hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir” derse ertesi güne kadar onu korur.”

İshak Bin Rahuye Müsnedinde Zühri tarikiyle: “Ebu Bekr-i Sıddık Radıyallahu anh’ın yanına kanatları geniş bir karga getirildi. Buyurdu ki; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim;

“Avlanan av, kesilen ağaç ve dal ancak az tesbih etmelerinden bu akibete uğrar.”

Ebuş Şeyh Kitabul Azame’de İbn Avn Bin Mihran tarikiyle EbuBekr Radıyallahu Anh’ten mevkufen,

Ebu Nuaym Hilye’de Ebu Hüreyre Radıyallahu anh hadisinden aynısını tahric ettiler.

Ebuş Şeyh Azame’de benzerini Ebud Derda Radıyallahu anh’dan merfuan;

“Kuşlar ve balıklar ancak tesbihten fariğ olduklarından dolayı tutulabilmektedir.”

Enes Radıyallahu anh’tan Merfuan; Hayvanların ve yerdeki haşeratın ecelleri tesbihlerindedir. Tesbihten kesildikleri zaman Allah canlarını alır.”

Yezid Bin Mersed Radıyallahu anh’tan merfuan;

“Balıklar ve kuşlar ancak Allahı tesbihten kesildiklerinde avlanabilirler.”

Zikrin sadakadan daha faziletli olmasına gelince merfu ve mevkuf pek çok hadis bu konuda varid olmuştur;

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ; “Kıyamet günü derece bakımından hangi kul faziletlidir?” diye sordum. Buyurdu ki; “Allah’ı çok zikredenlerdir.” Dedim ki; “Ya Allah yolunda savaşanlar?” Buyurdu ki; “Kafirlere, müşriklere kılıcı kırılıp kanlara boyanıncaya kadar vursa bile ondan derecesi faziletlidir.”

Şerhi; Bu hadisi şerifle öğreniyoruz ki; dünyada Allah’ı çok çok zikretmek, kıyamet gününde Mürseller ve Nebilerden sonra derece bakımından insanların en büyüğü olmaktır. Şu halde kulun ölünceye kadar zikrin lüzumuna inanması ve zikre devam etmesi gerekir. Zira zikir, veliliğin izharı, vahşetin enisi, hayrın cezbesi, gaybın anahtarıdır. Vehb(Bin Münebbih Radıyallahu anh); “Allah Davud Aleyhisselam’a ; Hükmüme rıza gösteren insanların içerisinde sıratın üzerinden en hızlı geçeni dilleri Beni zikirle ıslananlardır. Diye vahyetmiştir” demiştir. Feyzul Kadirde de böyle kayıtlıdır.

Hakim, Bera Radıyallahu anh’tan merfuan;

“Kim “La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehul mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir” diye on defa söylerse bir can azad etmiş gibidir.”

Beyhaki Şuabul İman’da Enes Radıyallahu anh tarikiyle merfuan;

“Allah’ı zikretmek için sabah namazından sonra bir kavimle oturmam Bana İsmail (Aleyhis Selam) evladından dört köle azad etmekten sevimlidir.”

Bu son iki rivayette zikir köle azadı üzerine faziletli sayılmıştır.

NETİCETÜL FİKR Fİ CEHRİ FİZ-ZİKİR

CEHRİ ZİKRİN HÜKMÜ

Bismillahirrahmanirrahim

Allah’a hamdolsun. O, bize yeter. Selam O’nun kullarının seçilmişine olsun. Bana Sufiyye sadatının mescidde halka kurup yüksek sesle tehlil getirmelerinin, zikretmelerinin, mekruh olup olmadığı soruldu.

El Cevab; Bunda hiçbir kerahiyet yoktur. Sesli zikrin müstehab olmasını gerektiren ve sessiz zikrin müstehab olmasını gerektiren hadisler varid olmuştur. Bunların arası tıpkı Nevevi’nin Kur’an kıraetinin cehri ve sırri okunması hakkında varid olan hadislerin arasını bulduğu gibi; hallerin ve şahısların farklılık arzetmesiyle bulunur.

CEHRİ ZİKRİN MÜSTEHAB VE LÜZUMLU OLUŞUNUN SARİH DELİLLERİ

BİRİNCİ HADİS: Buhari’nin Ebu Hüreyre radıyallahu anh’tan tahric ediyor;

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah şöyle buyurur; “Ben kulumun zannına göreyim. Şayet o Beni yalnız başına zikrederse Ben de onu yalnız başıma zikrederim. Eğer Beni toplulukla zikrederse Ben de onu daha kalabalık ve daha hayırlı bir toplulukla (meleklerle) zikrederim.”Toplulukla zikir ancak cehri olur.

Şerhi; Hadisteki “kulumun zannına göreyim” sözü, kul Allah’ı eğer merhametli ve affedici olarak bilirse Allah o kulu için merhametli ve affedicidir.

Kul eğer Allah’ı azap edici olarak bilirse, o kulu için Allah azap edicidir, anlamındadır. Hadisteki; Ben onunla beraberim sözü; Allah’ın tevfiki ve yardı-mı, kendisini anan kulu ile beraber anlamındadır. Allah’tan başka hak mabud yoktur. Mülk şeriki bulunmayan Allah’ındır. Her türlü hamd O’nadır. O her şeye kadirdir. O’nun kudret ve gücünün fevkınde hiçbir güç ve kudret yoktur. Ancak O’na ibadet ederiz. Nimet Onun, Fazlı kerem Onun, engüzel senalar O’na yapılır. O’ndan başka ilah yoktur. Gösteriş ve riyadan temiz olan din O’nundur. Her ne kadar kafirlerin hoşuna gitmese de.[65]

İKİNCİ HADİS: Bezzar ve Müstedrek’te sahih kaydıyla Hakim’in Cabir radıyallahu anh’tan tahric ettiği hadis; “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi ve buyurduki; “Ey insanlar şüphesiz Allah’ın yeryüzünde zikir meclislerini arayan ve bulunca orada duran gezici melekleri vardır. Sizde cennet bahçelerinden faydalanın” Dediler ki; “Cennet bahçeleri neresidir?” Buyurdu ki; “Zikir meclisleridir. Oralarda Allah’ın zikri ile rahatlayınız.”

ÜÇÜNCÜ HADİS: Müslim ve aynı lafızla Hakim ; Ebu Hüreyre radıyallahu anh’tan tahric ettiler;

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Şüphesiz Allah’ın yeryüzünde gezip zikir meclislerini arayan faziletli melekleri vardır. Zikir meclislerine geldiklerinde kanatlarıyla birbirlerini çevreleyerek semayı doldururlar. Allah buyurur ki; “Nereden geliyorsunuz?” Derler ki; “Seni tesbih, tekbir, tahmid, ve tehlil eden Senden istekte bulunan ve Sana sığınan kullarının yanından geliyoruz.” Allah azze ve celle daha iyi bildiği halde sorar; “Onlar ne istiyorlar?” derler ki; “Cennetini istiyorlar.” Buyurur ki; “Onu görmüşler mi?” “hayır” derler. Buyurur ki; “görselerdi halleri ne olurdu, (siz kıyaslayın)” Sonra buyurur ki; “Bana hangi şeyden dolayı sığınıyorlar?” Halbuki Allah daha iyi bilmektedir. Derler ki; “Ateşten (cehennemden)” “Onu görmüşler mi?” buyurur, “hayır” derler. Buyurur ki; “Görselerdi halleri ne olurdu (siz düşünün)” Sonra buyurur ki ; “Bana şahid olun onları bağışladım, istediklerini verdim, sığındıkları şeyden korudum.” Melekler der ki; “Ey Rabbimiz ! onların içinde onlardan olmadığı halde aralarına hatayla katılan bir kulun vardır.” Buyurur ki; “O da onlarla beraber affedilmiştir. Onlar öyle bir topluluktur ki, onlarla oturan bedbaht (nasibsiz) olmaz.”

Şerhi; Hanzalatül Üseydi radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Müşarun ileyh şöyle buyurmuştur; “Ebu Bekr radıyallahu anh ile beraber Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize yürüdük. Efendimize Hanzala münafık oldu dedim. “hangi hususta?” buyurdu. Ben de Ya rasulullah biz huzurunuzda bulunduğumuzda bize cennet ve cehennemden bahsettiğinizde sanki gözümüzle görüyormuş gibi oluyoruz. Ama huzurunuzdan ayrıldığımızda işlerimiz, çocuklarımız ve eşlerimiz bizi mübtezelleştiriyor; bizde çok unutkanlık meydana getiriyor deyince buyurdular ki; “Muhammed’in nefsi Yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; Benim yanımdaki haliniz Benden ayrıldıktan sonra da devam etmiş olsaydı mutlaka melekler sizinle yataklarınızda ve yollarınızda musafaha ederlerdi” (Hezzüz Zakiriyn s.80)

DÖRDÜNCÜ HADİS: Müslim ve Tirmizi; Ebu Hüreyre ve Ebu Said el Hudri radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Allahı zikretmek için toplanmış hiçbir kavim yoktur ki; kendilerini melekler çevrelemesin , onları rahmet kuşatmasın, üzerlerine sekinet (huzur) inmiş olmasın ve Allah onları katındakilerle yad etmiş olmasın.”

Şerhi; Allah’ın rahmeti, o cemaati örter ve ihata eder. Onların üzerine sükunet iner. Alemlerin Rabbi onları Nezdi Uluhiyyetinde anar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz kudsi bir hadiste buyururlar ki; “Kim Bana bir hasene (iyilik) ile gelirse onu on misli yada daha ziyadesiyle mükafatlandırırım. Kim Bana bir kötülükle gelirse ancak bir kötülükle karşılık veririm yahutta afvederim. Kim Bana bir dirsek boyu yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim. Eğer dünya dolusu günahla Bana şirk koşmadan gelirse dünya dolusu mağfiretle onu karşılarım.” Ebu Hüreyre radıyallahu anh’ın rivayet ettiği diğer bir kudsi hadiste; “Kim Benim dostuma eziyet ederse Ben ona harb ilan ederim” Bu hadise Allah’a itaat eden her takva sahibi kimsenin dahil olduğu söylenir. Zira Cenabı Rabbul Alemin ayet-i celilesinde; “Allah müttekilerin dostudur.”(Casiye 19 bkz.:Enfal 34) Buyurmuşlardır. Hadise devamla Cenabı Hak buyuruyor ki; “Kulum kendisine farz kıldığım şeyden Bence daha sevimli bir şeyle Bana yakınlık kazanamamıştır. Kulum nafile ibadetler ile de durmadan Bana yaklaşmak ister, ta ki Ben onu sevinceye kadar. Ben onu sevdim mi onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Eğer Benden bir şey isterse veririm, korktuğundan sığınırsa onu muhafaza ederim, Bana havale ettiği şeyi yerine getiririm.”

BEŞİNCİ HADİS: Müslim ve Tirmizi , Muaviye radıyallahu anh’tan;

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabesinden bir halkaya geldi ve buyurdu ki;

“Niçin oturdunuz?” Dedilerki; “Allahı zikretmek ve Ona hamdetmek için” Buyurdu ki; “Cebrail (aleyhis selam) Bana geldi ve Allah’ın meleklere karşı sizinle övündüğünü söyledi.”

ALTINCI HADİS:

Sahih kaydıyla Hakim, Şuab ul-İman’da Beyhaki, Ebu Said elHudri radıyallahu anh’tan; “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Size “delidir” denilinceye kadar Allah’ın zikrini artırınız”

YEDİNCİ HADİS: Beyhaki ,Şuab ul-İman’da Ebül-Cevzai radıyallahu anh’ tan; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;“Münafıklar size; “şüphesiz siz riyakarsınız” deyinceye kadar zikrullahı artırınız.” Mürseldir. Öncekiyle beraber şu açıdan delil olur ki; ancak cehri zikir yapıldığında öyle derler.

Şerhi; Zikri çoğaltın sözü Allah’ı zikri çoğaltın, ta ki münafıklar sizin çokca zikretmenizden ötürü size; “sizin yaptığınız alayiş ve gösteriştir” deyinceye kadar. Bundan, münafıkların sözünü işitince zikri bırakmak anlamı çıkmaz. Belki Allah’ı çokca zikretmek hususunda bir emirdir. Maksad da budur. Münafıkların sözüne aldırış etmeyiniz. Zira onların hilesinden ve iftiralarından hiçbir zarar gelmez. Şüphesiz Allah zikirde sabredenlerle beraberdir. Zikre tahammül ve sabredenlerin üzerindeki gafillerin ezası ve açıktan zikredenler hakkındaki kötü sözleri bilinmektedir. Bununla beraber, kula, her hali ile zikre devam etmek düşer. Özellikle “La ilahe illallah” sözüne. Zira bu söz zikrin en faziletlisi ve başıdır.

Hadiste “ta ki münafıklar deli deyinceye kadar” sözü, münafıklar ahireti terk edip dünya lezzetleri içerisinde kendilerini bırakıp gaflet girdabına düşen kimselerdir. Dini bilimlerin derinliklerine inemiyen, gizli ve aşikar günaha dalan ve satıhta kalan kişilerdir. Münavi der ki ; “münafıkların zikredenlere; “gerçekten siz mecnunsunuz” sözlerine hiç iltifat etmez. Zira onların kalplerinin hasta olduğunu bilmektedir.”

Zikrin faidesinin büyüklüğü aşikardır. Zikir ile kalpler nurlanır, gönüller genişler, ferah ve sevinçle dolar. Zikrin şerefi zikrolunana bağlıdır. Bir şeyin şerefi kendisine olan ihtiyaca bağlıdır. Ruhlar için kendilerini yaratan Alemlerin Rabbi olan Allah’ı zikretmekten daha büyük bir ihtiyaç olamaz. Bedril Münirde de böyle denilmiştir.

Bu hadislerden zikrin açıktan yapılmasının mendup olduğu anlaşılmaktadır. Zira münafıklar ancaj açıktan yapılan zikri işittikleri için bu sözü konuşmuşlardır. Zikir gizli yapılmış olsaydı elbette ki işitemeyeceklerdi.

İMAM SUYUTİ’NİN AYAKTA ZİKİR VE RAKS (SALINMA) HAKKINDA BİR

FETVASININ TERCEMESİ:

Soru; Zikir meclisinde toplanan sufiler cemaatinden bir şahsın ayağa kalkarak zikretmeye başlaması halinde kendi ihtiyarı ile bunu yapması çirkin midir? Ve birisinin onu bu işten nehyedip mani olması gerekir mi?

Cevab; Bunda inkar edilecek bir şey yoktur. Bunun aynısı Şeyhul İslam Siracüddin elBulkıni’ye sorulmuştu. O’da şöyle cevapladı; “Şüphesiz bu inkar edilemez ve kimsenin ona mani olmaya hakkı olmadığı gibi mani olmak isteyene de ta’zir cezası uygulamak gerekir.” Yine aynı soruya Allame Burhaneddin elEbnasi aynı şekilde cevap vermiştir. O’nun cevabında şu ifadeler de vardır; “Hal sahibi kimse bu hal’in te’siri altında mağlubdur. Bu durumu inkar eden ise öylesi vecd lezzetini tadmaktan, o safa halini yudumlamaktan mahrumdur. Bunların cümlesinde selamet (en doğru tutum); o zatların hallerini anlayıp, teslim olmaktır.” Bazı Hanefi ve Maliki uleması da aynı şekilde cevab vermişler, ve hepsi de bu suale birbirine muvafık cevaplar yazmışlar, muhalefet etmemişlerdir.

Ben derim ki; “Allah’ı ayakta zikretmek nasıl inkar edilebilir? Allah Teala buyurur ki; “Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzere yatarken Allah’ı zikrederler”(Al-i İmran 191) Aişe radıyallahu anha der ki;

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah’ı zikretmediği bir an yoktu.”

Vecd ve şuhud zevkıyle raks ve benzeri şekilde ayakta zikir inkar edilemez. Nitekim Ca’fer Bin EbiTalib radıyallahu anh’ın raksettiği hadiste varid olmuştur;

“Ca’fer Bin Ebi Talib Radıyallahu anh, Nebi Aleyhisselam’ın kendisine “Ahlakın benim ahlakıma benziyor” buyurması üzerine bu hitabın lezzeti ile raks etmiştir. Bunu Nebi Aleyhissalatu vesselam nehy etmemiştir.” İşte sufilerin vecde ulaştıkları zaman raks etmesinin aslı budur. Zikir meclislerinde raks ve sema’nın (dönmenin) sahih olduğu İmam İzzeddin Bin Abdisselam ve büyük imamlardan bir cemaatten nakledilmiştir.

Allah’a hamd ve rasulüne salatu selamlar olsun. İmam Suyuti Hazretlerinin iki risalesinin terceme ve tahrici tamam oldu.

Rufai Seyyidleri

Yorum Yapın